Edirne’de Kültür ve Turizm Bakanlığının 23 kentten 51 zanaatkarı buluşturduğu Altın Eller Geleneksel El Sanatları Festivali devam ediyor.
Edirne’de Kültür ve Turizm Bakanlığının 23 kentten 51 zanaatkarı buluşturduğu Altın Eller Geleneksel El Sanatları Festivali devam ediyor.
Saraçlar Caddesi’ndeki stantlarda, Bartınlı Münevver Çamuroğlu dokumacılığı, Ankaralı Murat Ateş deri işlemeyi, Afyonkarahisarlı Remziye Gülenay Yalçınkaya keçeciliği, Bartınlı Selim Çolak çömlekçiliği, Edirneli Adem Kayın kispet yapımcılığı ve İstanbullu Öner Sepet cam ustalığını ziyaretçilere tanıtıyor.
Ankara’dan fuara katılan Serkan Bilgin ve Şevket Çetin’in kukla standı ise en çok dikkati çekenler arasında yer alıyor. Ankara misket, Trakya Roman havası gibi yöre müzikleriyle dans ettirilen kuklalıların gösterisi ilgi çekiyor.
“Unutulmaya yüz tutmuş bir sanattı”
Genç yaşta tanışarak sevdikleri kukla sanatında yapım ve oynatım ustası olan Bilgin ve Çetin, festivaller aracılığıyla gittikleri yurdun birçok şehrinde bu kültürü geniş kitlelere tanıtıyor.
Bilgin, AA muhabirine, 20 yıldır unutulmaya yüz tutmuş kukla sanatını yaşatmaya çalıştığını söyledi.
Festivalin keyifli geçtiğini belirten Bilgin, Edirnelilerin kuklalara ilgi gösterdiğini dile getirdi.
Bir kuklacının, sanatını icra edebilmesi için birçok şeyi bilmesi gerektiğini ifade eden Bilgin, “Terzi, ressam, ayakkabıcı, şapka ustası olması lazım gerektiğinde. Elimizden geldiğince bu sanatları küçük dokunuşlarla kendi bileğimize altın bilezik olarak takıyoruz. Sonrasında bu canlanan oyuncakları yapıyoruz, çocukları büyükleri eğlendiriyoruz.” dedi.
Çocukların kuklalar içinde en çok Karagöz ve Hacivat’ı sevdiğini anlatan Bilgin, “İbiş’i, palyaço karakterimizi de çok seviyor çocuklar. Bir de Şevket’in kendi el kuklası Fındık ve benim de Kartopu var onların hayran kitlesi oluştu. Türkiye’nin birçok yerinde tanınıyor Fındık ve Kartopu. Ama aslolan İbiş ile Karagöz ve Hacivat.” diye konuştu.
“Tanıtmak için her yere gidiyoruz”
Şevket Çetin de kukla sanatını tanıtmak için Türkiye’nin her yerine gitmeye çalıştıklarını söyledi.
Kuklaların hayal gücüyle ortaya çıktığını ifade eden Çetin, “Hayal gücünü kağıda döküyoruz. Kağıda döktüğümüz şeyi modelliyoruz ya da ahşap oymayla yapıyoruz. Kukla, yapım, oynatım ve seslendirme olarak üçe bölünüyor. Önce yapıyoruz, sonra oynatıyoruz buna peşrev deniyor. Sonra da bunu seslendiriyoruz. Seslendirmek de ayrı bir sanat oluyor. Üçünü birleştirince madrabaz, şimdiki adıyla kuklacı oluyoruz.” ifadelerini kullandı.
Roman havalarıyla gösteri sundular
Çetin, Edirne’de festivale gelenlere Roman ezgileriyle farklı bir gösteri sunduklarını kaydetti.
Yöresel müzikle kuklaları birleştirdiklerini dile getiren Çetin, “Güzel bir şov çıkarmaya çalıştık. Biz keyif aldık. İnsanların da çok hoşuna gidiyor.” dedi.
Festivallerinin, unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarının tanıtılması için önemli olduğunu vurgulayan Çetin, “Bunları her zaman gösteremiyorsunuz. İnsanların ayağına getirmiş oluyorsunuz. Bunlar atölyelerde veya dükkanlarda kalmış oluyor. Herkes ulaşamıyor. Ama böylelikle Anadolu’nun bütün kentlerine, bütün şehirlerine gitmiş, sanatı ayaklarına götürmüş oluyorsunuz. Böyle de bir faydası var.” şeklindeki görüşlerini paylaştı.